Klasikleri okumaya başladığım yaşta ,beni romanlarıyla derinden etkileyen Viktor Hugo oldu."Notre Dame'nin kamburu" benim en sevdiğim kitaplardan biri.Hep bir gün Parise gitme hayali kurmuştum,o görkemli katedrali hayal etmiş içine girip gezmeyi çok istemiştim.Bazen hayaller gerçek oluyor işte.Parise ikinci gidişim,ilkinde de ilk ziyaret ettiğim yer burası oldu,ikincide de.Büyülü bir havası var buranın ,sanki Kvazimodo ile Esmeralda bir köşeden çıkacakmış gibi hissediyorum.
Katedral inanılmaz büyük.Üstelik buraya giriş ücretsiz ,Avrupada bir çok katedralde girişler ücretlidir.
İçerisi de çok görkemli
Katedral çok büyük,arkasında kocaman bir parkı var.
Katedralin hemen yanında manzarası harika köprüler var.
Biri Montebello köprüsü.
Diğeri de Pont de L'archeveche yada aşk köprüsü diye biliriz.Köprü korkulukların üzerine sevgililer isimlerini asma kilitlere yazıp asıyorlar ve aşklarını böylece sonuna kadar kilitliyorlar.Köprüden kilit alabiliyorsunuz,nöbetçi satıcılar var ve sadece 3€ 'ya aşkınızı kitleyebilirsiniz❤️
Yakında köprüde yer kalmiycak orası kesin :))
Köprülerin caddeye bakan kısmıda ve çevresinde bir çok kitapçı var ,kitapların çoğu ikinci el.
Hava yağışlı olduğu için bir çoğu kapalıydı.
"Küçük Prens" i aradım tabii ama kalmamıştı.
Köprünün diğer tarafında çok sevdiğim kafeler ve bu minik fırın var.Burda herşey inanılmaz lezzetli.
Özellikle eklerleri muhteşem,burayı 2012 keşfetmiştik,karamelli ekleri de enfes.
Ben frambuazlı tercih ettim.
Cheesecake nasıl güzel görünüyordu .
Kruvasansız olmaz.
Macaron=Fransa
Bezeler de nefis görünüyordu
Frambuazlı tart-Brioche Doree
Bu da Alman waffle,çok sevmedim hamuru biraz tatsız geldi.
Böyle işte.Bol gezmeli bol yemeli bir tatil oldu.
Ooo la la ,Paristen biraz kilolu dönmüş olabilirim.
Devam edecek....